29.5 C
İstanbul
Çarşamba, Haziran 18, 2025

Batı’nın Balkanlara yönelik politikaları: Avrupa Birliği genişlemesi gerçekleşecek mi?

Balkanlar coğrafyası farklı birçok ulusun yer aldığı nüfus yapısı çeşitli bir bölgedir. Tarih boyunca birçok fikir ayrılıklarının yaşandığı coğrafyadır. Avrupa Birliği’nin bu coğrafyada ekonomik ve güvenlik endişeleri nedeniyle Balkan ülkelerini kendi bünyesine katmak istemiştir. Bölgede ekonomik refah sağlanmak istenmiştir. Avrupa ülkeleri Balkan coğrafyasında kendi pazar piyasalarını kurmak ve bu bölgede söz sahibi olmak istemişlerdir. Balkanlar’da 2000’lerin başından beri AB bu bölgede önemli bir güç haline gelmek gelmiştir. 

Günümüzde Balkan ülkelerinin üyelik süreçleri incelendiğinde Slovenya 2004, Hırvatistan 2013 yılında AB üyesi olmuştur. Avrupa Birliği kuruluş süreci olarak 14. ve 15. Yüzyıllara denk gelmektedir. Avrupa ülkeleri dünya devletlerini kendi çıkarları üzerinde hareket ettirerek, aralarındaki savaşları bitirip, sermayenin serbest dolaşımını içeren uluslar-üstü bir örgüt kurmayı amaçlamışlardır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetinin resmi olarak dağılmasından sonra dünyada sosyalist düşünce hakim olmuştur. SSCB ve ABD’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan ülkeler coğrafi konumları sebebiyle AB’nin hem de Rusya’nın ilgisini çekmiştir. AB birliği genişleme politikası olarak ekonomik ve siyasi bir politika izlemiştir.

Balkanlar’ın AB üyelik süreci uzun yıllardır devam ediyor. Balkan ülkelerinden Karadağ, Bosna Hersek, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk ve Kosova uzun yıllardır Avrupa Birliği’ne girmek isteyen ülkeler arasındadır. AB’nin sunmuş olduğu şartları yerine getirirlerse daha kısa sürede üye olma süreçleri hızlanacaktır. AB’nin Balkanlar genişlemesinin bölgenin tarihsel ve sosyo-kültürel anlamda bu coğrafyanın Avrupalı gibi bir geleceğe sahip olacağını göstermek istemesidir.

Balkan ülkeleri yaşanan kriz ve savaşlardan dolayı zayıflama ve çöküş sürecine girmiş olsa da, bu süreç içerisinde AB’ye katılmalarını kolaylaştıracak çalışmalar yapılmış ve sorunlara çözüm üretilmiştir. Balkan coğrafyasının AB üyelik sürecinin yakın bir zamanda tamamlaması zor hatta imkânsız görünmektedir. Hukukun üstünlüğü, ekonominin güçlendirilmesi, demokratik kurumların iyileştirilmesi, temel haklar gibi konularda Balkanlar’ın bu yeniliklere karşı ayak uydurması gerekmektedir.

Avrupa Birliği’nin oluşum süreci

Avrupalı Hristiyan devletler tarih boyunca kendilerine yapılacak olumsuz olaylara karşı aralarındaki sosyal, ekonomik, siyasi olayları çözebilmek için Avrupa Birliği’ni kurmuşlardır.

Avrupa Birliği’nin genişleme süreci ve Batı Balkanlar’da genişleme politikası

İkinci Dünya Savaşı sonrasında maddi ve manevi zarar gören Avrupa devletleri yeni bir oluşum düşünmüşlerdir. Savaş sanayisi için en önemli madde olan kömür ve çelik üretimi kontrol altına alınmıştır. Bunun sonucunda üye ülkeler arasında ekonomik çıkar sağlanmış hem de oluşabilecek herhangi bir tehdidin karşısına geçilmiştir. Genişleme politikası AB için bir dış politika olmuştur. AB yapmış olduğu dış politikalar sayesinde diğer ülkelerin dikkatini çekmiştir.

AB bölgedeki ülkelerin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi Avrupa’nın oluşturduğu değerlerini benimsemelerine ve ülkeler arasında iş birliği sağlamak, güvenliği sağlamak amacıyla Balkan ülkelerini AB’ye karşı yakınlaştırmak istemiştir. Bu doğrultuda teşvik çalışmaları yapılmıştır. AB’nin düzenlemiş olduğu koşulları sağladıkları sürece, AB’ye üye olabilecekler ve bu sayede yardımlardan ve imtiyazlardan faydalanabileceklerdi.

AB ilk olarak Balkanlarda genişlemeden önce bölgede onu engelleyebilecek dış tehditleri, savaşları ortadan kaldırmak istenmiştir. Mayıs 1999’da Batı Balkanlar’ın kalkınması için hukukun üstünlüğü, demokratik ve istikrarın oluşturulması için adımlar atılmıştır.

AB’nin Balkanlarda genişleme politikaları arasında yeni stratejiler geliştirmek, AB’nin dış güvenliğini sağlamak istenmiştir. Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan’ın birliğe dahil olmasıyla sonuçlanmıştır.

Birinci Yugoslavya, Birinci Dünya Savaşı sonunda 1918’de Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın kurulmasıyla başlar ve İkinci Dünya Savaşında Almanların 1941 yılında ülkeyi işgal etmesiyle sona erer. Bu krallığın adı 1929 yılında Yugoslavya’ya çevrilir. Yugoslavya’da Tito önderliğinde tesis edilen sosyalist sistemin ilk yıllarında Stalin uygulamaları taklit edildi. Savaştan sonra iki devlet arasında bazı anlaşmalar yapılmıştır. Sovyetler Birliği eski gücünü kaybettikten sonra Doğu Bloku zayıflamaya başlamıştır. Yugoslavya’da sosyalizmi benimsediği için bu olaylardan etkilenmiştir. Bu dönem içerisinde Balkan devletleri arasında liberalleşme, özelleştirme ve milliyetçiliğin artması Yugoslavya’nın dağılmasının sebepleri arasındadır.

Genişleme sürecinde Avrupa Birliği Balkan ülkelerinin çeşitli nüfusa sahip olması, jeopolitik konumu, kendi içlerinde tam bir birlik içerisinde olmayışları Avrupa Birliği için güvenlik, sosyal, siyasal açıdan kendi çıkarları doğrultusunda hakimiyet altına alabilecekleri bir coğrafyadır. Transit bir coğrafyada olması sebebiyle petrol rezervlerinin Orta Doğu ile yakın bir coğrafyada yer alması nedeniyle ilgi çekici bir coğrafyadır.

Rusya sıcak denizlere inme idealiyle Slav-Ortodoks halkla yakınlaşarak bu coğrafyada etkin güç haline gelmek istemiştir. Rusya’nın buradaki en önemli hedeflerinden biri de NATO gibi Batı merkezli örgütlere karşı üyeliği engel istemiştir. Bu doğrultuda Balkan ülkeleri Rusya’nın önceliği haline gelmiştir. Rusya Karadeniz ve Akdeniz’de etkin bir güç haline gelerek deniz hakimiyeti konusunda önemli adımlar atmıştır.

Rusya Sırbistan, Makedonya, Bosna-Hersek ve Karadağ gibi ülkelerde milliyetçilik akımlarını ve sağcı kesimleri destekleyerek otoritesini kurmaya çalışmıştır. Avrupa Birliği siyasal, ekonomik ve kültürel, Avrupa merkezli değerlerin benimsenmesi amaçlanmıştır. Avrupa Birliği Balkan bölgesinde daha çok güvenlik ve ekonomik kriterler göz önüne alınarak bir büyüme gerçekleştirmek istemiştir. Balkanlar’ın Avrupa Birliğine üye olması güçlü bir Avrupa’nın oluşmasına ve hakimiyeti açısından söz sahibi olacağı anlamına gelmektedir. AB kendi gücünü göstermek için Balkanlar’da etkin rol almak istemiştir.

AB gözünden Balkanlar’a baktığımızda, Balkanlar’ın sahip olduğu jeopolitik önemi, AB değerlerini kabul ettirmek ve kendi çıkarları doğrultusunda bunları kullanmak istemiştir. 2018’de AB’nin Balkanlar’da genişlemesi daha fazla ulus inşa süreçlerinin hızlandırmasını sağlamıştır.

Avrupa Birliği’nin Balkanlar’a yönelik genişleme stratejisi, çevrede bulunan ülkelerin durumuna bağlı olarak ilerlemektedir. Şu anda Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, kuzey Makedonya, Sırbistan ve Kosova, AB ile çeşitli aşamalarda müzakereleri yürütmektedir.

Avrupa Birliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından genişleme sürecini ilerletmekle ilgili açıklamalar yaptı. Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri 2030’a kadar genişlemeye olumlu bakmaktadırlar. Balkanlar’da yer alan yolsuzluk, demokratikleşme, ekonomi, eğitim gibi konularda eksikliklerin olması AB’nin bu konuda daha temkinli yaklaşmaktadır. Rusya ve Çin’in Balkanlar ülkelerine karşı etkilerini sürdürmeleri AB’nin süreci hızlandırmaya itebilir. ABD, Rusya, Çin arasındaki güç savaşları Balkanlar’a olan önemi daha da artırmaktadır.

Balkan ülkeleri AB’nin onlara sunmuş oldukları şartları tamamen yerine getirmeleri gerekmektedir. Buradaki en önemli konu ise Balkanlar’da yaşayan halka düşüncelerinin sorulmasıdır. Balkan ülkelerinin uyum sorunu yaşamaması açısından halkın fikirleri dikkate alınmalıdır. Söz konusu üyelik gerçekleşirse Avrupa ülkelerine çalışmaya giden Balkan halkının Avrupa Birliği için üçüncü sınıf ülke olmaları söz konusu.

AB’nin Balkanlar’a yönelik faaliyetleri zaman zaman sekteye uğramaktadır. Hem AB’nin hem de Balkanlar’ın karşılıklı olarak isteklerini yerine getirebilmeleri önemlidir. Balkan ülkelerinin reformlarına bağlı olarak bu sürecin hızlanıp hızlanmayacağı konusu da bize cevap verebilir. AB’nin Balkanlar’a karşı başlatmış olduğu politikalar farklı evrelerden geçmiştir.

Genişleme politikasının bugünü Türkiye’nin sorumluluğu

Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle geçmişten gelen bağladı oldukça kuvvetlidir. Türkiye ve Balkan ülkelerinin coğrafik konumu, sınır olması iki taraf içinde önemlidir. Balkan ülkeleriyle olan ilişkileri daha da sıklaştırarak, burada yaşanan durumları dikkate alarak bir strateji geliştirmesi gerekiyor. Bu coğrafyada Rusya’nın, Çin’in, ABD’nin yeni dış politik stratejiler oluşturmaları, bu bölgede her an bir krizin çıkmasına yol açacaktadır. Türkiye, Balkanlar’da oluşabilecek herhangi bir olumsuz duruma karşı önemler almakta ve akıllıca stratejiler geliştirmelidir.

Balkanlar, Türk dış politikası için önemli bir parça haline geldi. Türkiye ve Balkanlar’ın kurmuş olduğu ilişkiler istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.

[Beyza Şahin, gazeteci]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve haber ajansımızın editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Derin bakış

Türkiye

Dünya

Görüş

Ekonomi

Öne çıkanlar

Video